İSTİHKAK (GERİ ALMA) DAVASI
I.MÜLKİYET HAKKININ KORUNMASI
a.Genel İnceleme
Malik, mülkiyet hakkının sağladığı yetkileri hukukun izin verdiği ölçüde dilediği gibi kullanma hakkına sahiptir.Eşya üzerindeki egemenliğin üçüncü kişilere karşı savunulması Türk Medeni Kanunu’nun 683.maddesiyle desteklenir.Bu maddeye göre;
”Madde 683- Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.”
Yasanın bu hükmü ile malik, malını hakısız olarak elinde bulunduran kişiye karşı istihkak davası açabileceği gibi elatmanın önlenmesi davasıda açabilir.Bu madde sayesinde malik’in malı üzerindeki yetkisi kuvvetlendirilmiş, dava açabilme yetkisi verilmiştir.[1]
Mülkiyet hakkı malik’e eşya üzerinde doğrudan doğruya zilyetlik kurma yetkiside vermektedir.Malikin izni olmadan üçüncü kişinin eşyaya el koyması ve bu eşyanın üçüncü kişiden geri alınması istihkak davası yolu ile sağlanmaktadır.Mülkiyet hakkının verdiği yetkiler ise, hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içinde malik tarafından istenilen şekilde kullanılabilir.Bu kullanımın engellenmesi şeklindeki fiilere karşı malik, el atmanın önlenmesi davası açabilme olanağına sahiptir.Söz konusu olan her iki dava da mülkiyet hakkına dayanmaktadır.
Eşyaya zilyetliği bulunan malik, zilyetlik davalarında sözleşme ilişkisine bağlı olduğu kimseye karşı bu hukuksal ilişkilerden doğan davalardan da yararlanabilir.Eğer eşyaya bir zarar gelmişse, bunun karşılığında tazminat istenebilir.
Mülkiyet davaları, davacının mülkiyet hakkının ihlale uğramasına dayanır.İstihkak davası, elatmanın önlenmesi davası ve hakkın tesbiti davası maliğin açabileceği davalardır.Tespit davasında malik, gasp ve tecavüz olmadığı halde hakkının tesbitini; elatmanın önlenmesi davasında aynı hakka dayanarak tecavüzün sona ermesini; tapu sicilinin tashihinde ise, zilyet olmayan malik tarafından malik olmayan zilyede karşı Medeni Kanunun 1025. maddesindeki tapu kaydının düzeltilmesi istenmektedir.
Tapu sicilinin tashihi davası dolaylı olarak mülkiyet hakkının korunmasını sağlar. Çünkü kütüğe tescil edilmemiş ya da haklı bir neden olmadan kütükden terkin edilmiş bulunan malikin, mülkiyet hakkının buna rağmen halen mevcut olduğunu tespite yarar.
Mülkiyet hakkına konu olan mala zilyet bulunmak, mülkiyet hakkının sahibine sağladığı yetkilerin en başında gelmektedir.Zilyetlik dolayısıyla, hak sahibinin yetkilerini kullanması mümkün olur.Mülkiyet hakkını elinde bulunduran kimseden malını istemeye hakkı mevcuttur.Bu durumda istihkak davası ile sağlanır.
Haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme davalarında da dolaylı bir şekilde mülkiyet hakkı korunmaktadır.
Mülkiyet hakkının devletin cebri icra kuvveti ile ilişkisini Yrd. Doç. Dr. Kudret ASLAN şu şekilde belirtmiştir; ”Devlet’in cebri icra organları da, kendiliklerinden değil, ancak, alacaklının başvurusu üzerine harekete geçebilir. Yani, borçlusunun borcunu ifa etmediğini ileri süren bir alacaklının, alacağını Devlet’in cebri icra organları aracılığı ile elde edebilmesi için, bu konuda bir talepte bulunmuş olması gerekir. Böyle bir talebin varlığı halinde, cebri icra organları, öncelikle Devlet’in cebri gücünün kullanılacağı tehdidiyle, borçluyu, borcunu ifa etmeye zorlar. Cebri tahsile girişilmeden önce, deyiş yerinde ise, borçluya, borcunu ifa etmesi için bir şans daha verilir. Tüm çabalara rağmen borçlu borcunu rızasıyla ifa etmezse, artık, Devlet’in cebri icra gücü ile tam anlamıyla karşı karşıya gelir. Yani, Devletin cebri icra organları, alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak için, borçlunun malvarlığına el koyar (genellikle haczeder) bunları paraya çevirir (satar) ve satış bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. ”
II.İSTİHKAK ( GERİ ALMA ) DAVASI
a.Genel İnceleme
İstihkak davası kavramını incelemeye geçmeden önce, kısaca, bu davaya adını veren “istihkak” sözcüğü üzerinde durmak gerekir. İstihkak aslında Arapça’dan gelen bir sözcük olup, Türkçe karşılığı olarak; “hak istemek”, “hak ediş”, “bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma”, “yiyecek içecek hakkı[2], “herhangi bir durumda hakkı olma”, “hak kazanma”, “bir kimsenin hakkı, hak ettiği şey”[3], “hak sahibi olma hali”,[4] “hak talep etme”, “kaybolan hakkını isteme”[5], “hak etme”, “hak sahibi olma”[6] şeklinde ifade edilen çeşitli anlamlara gelmektedir. Kanaatimizce, inceleme konumuz bakımından istihkak kavramı, “bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma” ya da “hak istemek”, anlamına gelir.
Medeni Kanun’un 683’üncü maddesinde düzenlenen istihkak davası, aynî nitelikte bir eda davasıdır. Zira, bu davada davacının talebi, dava konusu şeyin vasıtasız zilyetliğinin kendisine geri verilmesine, örneğin taşınır bir malın teslimine, yöneliktir. Söz konusu davada hakim, sadece davacının mülkiyet hakkının mevcut olup olmadığına değil, bununla birlikte geri verme talebinin de kabul edilip edilemeyeceğine, yani bir edaya karar verir
Mülkiyet hakkı sahibine eşyayı zilyetliğinde bulundurabilme yetkisi verir. Malik malın haksız olarak elinden çıkması veya başkası tarafından alıkonulması durumunda istihkak davası açabilme yetkisine sahiptir. Malik için mala zilyet olup olmaması ve zilyetliğin elinden çıkış şekli önem taşımaz. İstihkak davası durumunda malik zilyetliğini tamamen kaybetmiştir. İstihkak davasını malik veya sınırlı ayni hak sahibi zilyetliği gasp eden veya iade etmeyen kişilere karşı açılır. Davalının asli, fer’i veyahut vasıtasız zilyet olması önem arz etmez .Asli veya fer’i zilyetlerden biri aleyhine alınmış bir hüküm diğerini bağlamaz.
Doktirinde istihkak davasını çeşitli şekillerde tanımlamışlardır .Fikret Eren’in görüşüne yer verecek olursak; TMK974’e göre malik de asli yani bağımsız zilyettir. Bağımsız zilyet sıfatıyla malik, dava konusu elinde bulunduran zilyet ve zilyetlere karşı açabilir. Aksi söz konusu olsaydı asli malik kiracısına karşı istihkak davası açma hakkına sahip olmazdı. Söz konusu dava hakkı malike zilyetlik ilişkisine bakılmaksızın sırf mülkiyet hakkına dayanarak tanınmıştır.[7]
Doktirin çerçevesinde çoğunluğun benimsediği tanım ise; istihkak davası zilyet bulunmayan malikin, malik olmadan malına zilyet bulunan kimseye karşı açmış olduğu davadır.(MK 683/2)
Dava sonucunda fiili zilyetlik tekrar kurulmaktadır.
Malik malı elinde bulundurduğu süre boyunca istihkak davası açmaya hakkı vardır.TMK713 uyarınca üçüncü bir kişi lehine mülkiyet hakkı doğumu gerçekleşirse eski malikin mülkiyet hakkı son bulur ve bu nedenle istihkak davası açma hakkı sona erer.TMK 693 uyarınca, müşterek mülkiyette her bir paydaş, iştarakta ise tüm mirasçılar istihkak davası açmalıdır.
Taşınmazlarda tapu kaydında yazılı olan malik zilyet sayıldığından, taşınmaz işgal edilmiş olmasına rağmen, tapu kayıtları dolayısıyla malikin zilyetliği gasp edilmemiş sayılır. Bu nedenle böyle bir durumda istihkak davası değil elatmanın önlemesi davası açılmalıdır.
Ayni bir dava olan istihkak davaları zamanaşımına tabi değildir.
b.Davanın Konusu
Davanın amacının zilyetliğin kurulmasını sağlamak olduğundan hareketle mülkiyet hakkının konusunu oluşturan her eşya davaya konu yapılabilir.
İstihkak davasının sonucu malın zilyetliğini geri kazanmadır.Bu kazanım iade yolu ile eşyanın teslimi şeklinde gerçekleşir. Davası rızası dahilinde bu teslimi gerçekleştirmez ise; teslim İ.İ.K 24 ve 26. maddeleri uyarınca icra daireleri vasıtasıyla yapılır.[8]İstihkak davası ile verilen hüküm malın davalıdan alınıp davacıya verilmesi olur. Hüküm gerekçesinde malın kime ait olduğu yönünde ki tespitler kesinlik oluşturmayacağından, taşınmaz hakkında tapu iptali ve tecil davası açılma hakkı bakidir.
Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz hakkında mülkiyet davası açılması konusunda TMK731/1 devreye girer. Söz konusu maddeye göre;
”MADDE 713/1.- Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” Aynı maddenin 5.fıkrasında ise;Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz eden bulunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim tescile karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur hükmü ile doğrudan istihkak davası açılabileceği anlaşılmaktadır.Davacı tarafından öncelikle dava konusu şey üzerinde mülkiyet hakkı ispat edilmelidir.Bu konuda menkullerde TMK 985. maddenin zilyetliğe dayanan, gayrimenkullerde ise, TMK 992.maddesindeki tapu sicilindeki kayda dayanan karineden yararlanılabilir.Mülkiyet hakkı tapu sicilindeki kayda dayanılarak ileri sürülmediği, kütük dışı kazanma halinde de mülkiyet hakkının ispat edilmediği hallerde davacının talebi TMK 683/2 maddesine dayanan dava niteliği olmayıp TMK 983.maddesine dayanan davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki fiil haimiyetine yönetilen ihlalin mahkeme kararı ile ortadan kaldırılması talebini taşıyan zilyetliğin korunması mahiyetindeki zilyetlik davasıdır.[9]
Tapu kayıt yanlışlarından dolayı gerçek malikin gözükmemesi dolayısıyla açılan düzeltme davası, istihkak davasının yerine geçer.Ancak açılan düzeltme davası malın geri verilmesini sağlamaz yalnızca maliki tesbit eder.Taşınmazlarda ise malik zilyet kabul edildiği için istihkak davası açılması gerekmez.Ancak söz konusu mal haksız olarak elden çıkmış veya alıkonulmuş ise, tapudaki düzeltmeden sonra istihkak davası açılmalıdır.Düzeltme ile zilyetliğin kimde olduğu belirlenmez.Ancak belirli durumlarda hem tapuda düzeltme hem de zilyetliğin geri verilmesi istenerek dava birleşimi gerçekleşebilir.Taşınmazlar bakımından istihkak davasının yerinin büyük ölçüde düzeltme davası ile doldurulmakta ya da tamamlanmakta olduğu kabul edilmektedir.
Düzeltme davasının sicil malikine karşı açılması halinde bir istihkak davası olduğu kabul edilmekter. İki dava arasındaki temel fark ise; düzeltme davasının bir tesbit davası, istihkak davasının ise, bir eda davası olmasıdır. İstihkak davası sonucunda olumlu bir edaya, söz konusu malı malike geri vermeye hükmedilir.Düzeltme davasının aksine istihkak davalarında mülkiyet ilişkisi hükmün gerekçelerinde tesbit edilir.Düzeltme davası taşınmaz üzerinde fiili zilyetlikte hiçbir değişiklikte bulunmayıp, tapu sicilindeki gerçek hak sahibini belirler. İstihkak davası asıl olan taşınır ve taşınmazlar üzerindeki malikin fiili zilyetliğini sağlama amacını güder.Buradan düzeltme davasının ardından mutlaka istihkak davası açılması gerektiği anlaşılmamalıdır. Çündü düzeltme davası ile davacı zilyetliği gerçek malike bırakılabili
Düzeltme davası ile istihkak davası arasındaki ayrımların doktrinde halen tartışmalı olduğu görülmektedir. Düzeltme davasını kazanan gerçek malike dayalı fiili zilyetlik geri verilmezse, malikin elde ettiği sicil zilyetliği neticesinde TMK992/1 (Tapuya kayıtlı taşınmazlarda, hak karinesinden ve zilyetlikten doğan dava açma hakkından yalnız adına tescil bulunan kimse yararlanır.)anlamında kazanacağı hak karinelerinden yararlanarak fiili zilyetliğini zilyetlik davaları ile yada 3091 sayılı yasaya göre idari yoldan kazanılması imkanıda mevcuttur.[10]
c.Davanın Tarafları
1.Davacı
Malik mülkiyet hakkına dayanarak istihkak davası açmaktadır.Paylı mülkiyette paydaşlardan her biri istihkak davası açmaya yetkilidir.Elbirliği ile mülkiyette ise, malikler beraber istihkak davası açmaya yetkilidir, bireysel dava açamazlar.
Davada elde edilmek istenen amaç zilyetliktir.Bunun bir sonucu olarak malikin mülkiyeti elinde tutması gereklidir.Malikin mülkiyet hakkının son bulması durumunda istihkak davası açılabilme yetkisi düşer.Davacı dava ile birlikte mülkiyet hakkını ve dava ile eş zamanlı davalının mala zilyet olduğunu ispatla yükümlüdür.
Malik istihkak davası içinde zilyetlik dışında ek olarak farklı istemlerde de bulunabilir.Örneğin kira ya da ariyet sözleşmesinden doğan haklarını isteyebilir.Kiracı ya da ariyet alanın eşyayı geri verme borcu vardır.Böyle bir durumda zilyede karşı istihkak istemi ile aralarındaki ilişkiden doğan iade istemi yarışır.Her iki hak bağımsız olarak doğar ve varlığını sürdürür.
2.Davalı
İstihkak davasının amacı zilyetliğin kurulmasını sağlamak olduğundan; dava açıldığı zaman zilyet olan kimseye karşı yöneltilmelidir.Dava her çeşit zilyede karşı açılabilir.
Eşyaya elbirliği veya müştereken zilyet olanlara tümüne karşı dava açılmalıdır.
Davalının zilyetliği haksız olmalıdır.Davalı haklı bir nedene dayanarak zilyetliği elinde bulunduruyorsa, malikin ishihkak iddiası dinlenmez.Örneğin,sınırlı aynı hak ya da kişisel hak uyarınca eşyay el konulmuşsa, davalı davacının mülkiyet hakkını tanıyarak zilyetlik haklılığını savunabilir ve bunu ispat ederse davanın reddini sağlayabilir.Ek olarak davalı hapis hakkını öne sürerek, malın bedelinin ödenmeden zilyetliğin kendisinde kalacağını öne sürebilir.( TMK 950, 989, 994 ) Geri vermeme yetkisinin ispatı davalının üzerindedir.Üstün hak veya hakkın doğumunu engelleyen sebep varlığı halinde davanın reddini sağlama yolunu başvurulabilir.
III.KAYNAKÇA
1.Ejder YILMAZ: Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş 7. Baskı, Ankara 2002.
2.Ş.ALTAY : Hukuk ve Sosyal Bilimler Sözlüğü, 1.Baskı, Ankara 1983.
3.Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi (yy) 1971, C.6.
4.Mustafa Reşit KARAHASAN, Yeni Türk Medeni Kanunu Eşya Hukuku, 1.cilt, 2007.
5.Halil KILIÇ, Gayrimenkul Davaları, cilt1, 5.baskı, Ankara2013.
6.Aydın ZEVKLİLER- Emre GÖKYAYLA, Borçlar Hukuku, 13.bası, İstanbul 2013
[1] T.C. YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ E. 2012/117 K. 2012/930 T. 27.1.2012• ELATMANIN KAL SURETİYLE GİDERİLMESİ (Bilirkişi Krokisinde İşaretlenen Taşkın Yapı Bölümleri Çap Kaydı Kapsamında Olduğu – TMK’nun 683.Md. Uyarınca O Şeye Malik Olan Kimse Eşyayı Haksız Olarak Elinde Bulunduran Kimseye Karşı Elatmanın Önlenmesi İsteminde Bulunabileceği)• TAŞKIN YAPI BÖLÜMLERİNİN ÇAP KAYDI KAPSAMINDA OLMASI (TMK’nun 683.Md. Uyarınca O Şeye Malik Olan Kimse Eşyayı Haksız Olarak Elinde Bulunduran Kimseye Karşı Elatmanın Önlenmesi İsteminde Bulunabileceği)• ELATMANIN ÖNLENMESİ (Elatmanın Kal Suretiyle Giderilmesi – Bilirkişi Krokisinde İşaretlenen Taşkın Yapı Bölümlerinin Çap Kaydı Kapsamında Olması/TMK’nun 683.Md. Uyarınca O Şeye Malik Olan Kimse Eşyayı Haksız Olarak Elinde Bulunduran Kimseye Karşı İstemde Bulunabileceği)
ÖZET : Dava, çapa bağlı taşınmaza elatmanın kal suretiyle giderilmesi istemiyle açılmıştır. Bilirkişi krokisinde (A) ve (B) harfleriyle işaretlenen taşkın yapı bölümleri 4 sayılı parsel çap kaydı kapsamındadır. Kuşkusuz, Türk Medeni Kanununun 683.maddesi uyarınca o şeye malik olan kimse, eşyayı haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı elatmanın önlenmesi isteminde bulunur…
[2] YILMAZ E: Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş 7. Baskı, Ankara 2002 s.580.
[3] Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi (yy) 1971, C.6, s.517.
[4] ALTAY Ş: Hukuk ve Sosyal Bilimler Sözlüğü, 1.Baskı, Ankara 1983 s.222.
[5] ŞAFAK A: Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, 4. Baskı, Ankara 2002 s.227.
[6] ÖZCAN H: Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, Ankara 1980 s.346. Kelime anlamı “hak istemek” olan istihkak sözcüğü, deyim olarak “hak sahibi olmak durumu”dur. Ya da, “bir şeyin bir kimse için bir hak olarak meydana çıkması”dır (ÖZCAN s.346)
[7] HGK E:2004/21-710 – K:2004/727 Borçlunun, haczedilen malın üçüncü kişiye ait olduğunu söylemesi, üçüncü kişi adına yapılmış bir istihkak iddiası niteliğindedir. Üçüncü kişi, borçlu tarafından lehine yapılmış olan istihkak iddiasına itiraz etmedikçe, borçlunun yaptığı istihkak iddiası geçerlidir. Yasal süresi içinde yapılan bu istihkak iddiası ile dava açma süresi kesilmiştir. Bu durumda, İcra Müdürlüğünce İİK.’nun 96/1-2. maddelerindeki istihkak prosedürü yürütülerek, alacaklının süresinde itirazı halinde ise İİK. ‘nun 97. maddesi uyarınca dosyanın, takibin devamı veya durdurulması hakkında bir karar vermek üzere merci hakimliğine tevdi edilmesi gerekir. Üçüncü kişi, bu kararın tebliğinden itibaren en geç yedi gün içinde dava açabilir. Ancak, bu işlemlerin yerine getirilmesi, dava açılabilmesi için bir ön koşul değildir. Öncesinde de üçüncü kişinin istihkak davası açmasında yasal bir engel bulunmamaktadır. Yasal süresi içinde yapılan istihkak iddiası ile dava açma süresi kesilmiştir. O halde, istihkak iddiasının süresinde olduğu kabul edilerek davanın esası incelenmek ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken, “davacının süresinde istihkak iddiasında bulunmadığından” söz edilerek “davanın reddine” karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
[8]Kılıç, Halil, Gayrimenkul Davaları cilt I, Ankara 2013, sf.225
[9]Kılıç, Halil, Gayrimenkul Davaları cilt I, Ankara 2013, sf.226.
[10]Karahasan, Mustafa Reşit, Yeni Türk Medeni Kanunu Eşya Hukuku 1.cilt, Ankara 2007, sf.71 .