YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2013/12-442E. 2003/445K. İNCEMELEMESİ

Av. Ece Uncu Logo 3 5 e1664977503361

YARGITAY KARARI İNCELEMESİ

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

Esas                Karar

2003/12-442       2003/445

1-Olayın Özeti:

Davacı daha önce bir boşanma davası geçirmişdir. Boşanma davası sonucunda karşı tarafa nafaka ödemesi kararlaştırılmıştır. Fakat davacı karşı tarafa düzenli ödeme yapmamış ve karşı tarafda davacı hakkında icra takibi başlatmışdır.Karşı taraf davalıya icra emri tebliği gerçekleştirmişdir ve icra takibine başlanmışdır. Davacı taraf ”icra takibinin iptali” davası açmıştır.Yerel mahkeme dosyadaki vekalet eksikliğinden dolayı talebin reddine karar vermiştir.Fakat davacı boşanma davasında vekilliğini yapan avukata verdiği vekaletnamenin hala geçerli olduğu ve tekrar icra dosyasında yer almasının gerekli olmadığı savunarak davayı bir üst meci olan Yargıtaya taşımışdır.Yargıtayca icra tebliğinin iptaline karar vermek gerekirken dayanak ilam göz ardı edilerek, borçlu vekilinin icra dosyasında vekaleti olmadığından bahisle talebin reddine karar verilmesinin isbetsiz bularak kararı bozmuş ve karar yerel mahkemeye geri dönmüşdür.Yerel mahkemece farklı bir kararın yanlış olacağına kanaat getirerek, kararda direnme gösterilmiştir.Davalı taraf yerel mahkeme kararında tekrar tatmin olmayarak davayı Yargıtay Genel kuruluna taşımıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından Yargıtayın verdiği karar uygun görülmüş ve yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

2-Mercilerin Çözümü:

                        a)Yerel Mahkeme Kararı:

İcra tatkikinde davacı vekili olarak davacının avukatının vekaletnamesinin bulanmadığı görülmüştür. Vekaletname olmadan davacının vekili olduğunun icra müdürlüğünce bilinmesi mümkün değildir.Bu nedenle davacı talebinin reddine, takibin kaldığı yerden devamına karar verilmiştir.

                        b)Yargıtay Kararı:

Taraflar arasındaki  ”icra takibinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akşehir İcra Tetkik Mercigince istemin reddine dair verilen 27.11.2012 ve 2002/108-124 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 18.02.2003 gün ve 309-2780 sayılı ilamı ile Avukatlık Kanunu ve Yönetmeliği 171.maddesine ve  (İŞİ SONUNA KADAR TAKİP ETME ZORUNLULUĞU VE BAŞKASINI TEVKİL: Madde 171 ( Değişik fıkra: 02/05/2001 – 4667/83. md.) Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.

Avukata verilen vekaletnamede başkasını tevkile yetki tanınmış ise, yazılı sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça, işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir. Vekaletnamede, bunun düzenlendiği tarihten sonra açılacak veya takip edilecek bütün dava ve işlerde vekalete ve başkasını tevkile genel şekilde yetki verilmişse, avukat, bu tarihten sonraki dava ve işlerde müvekkilinden ayrıca vekalet almaya lüzum kalmaksızın işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.

İkinci fıkradaki hallerde, avukatın müvekkile karşı sorumluluğu devam eder. Birlikte takibettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Şu kadar ki, bu hüküm, 12 nci maddede yazılı bir iş sebebiyle başka bir yerde çalışmak zorunluğunda olduğu için işi tamamen başkasına devreden avukatlar hakkında uygulanmaz.

Avukat tarafından işe başka avukatlar teşrik edilmiş ise, avukat bundan dolayı ayrı bir ücret istiyemiyeceği gibi, işi birlikte takip eden avukat da müvekkilden herhangi bir ücret istiyemez. İş tamamen başka bir avukata bırakılmış ise, tevkil eden ve tevkil olunan avukatlar ücret sözleşmesindeki miktarı aşmamak şartiyle, harcadıkları mesaiye karşılık olan ücreti müvekkilden istiyebilirler. Ancak, tevkil eden avukat müvekkilden peşin ücret almışsa, harcadığı mesaiye karşılık olan miktarın fazlasını tevkil ettiği avukata ödemekle yükümlüdür.) Tebligat Kanunun 11.maddesine (Vekile ve kanuni mümesile tebligat:Madde 11 – (Değişik birinci fıkra : 6/6/1985 – 3220/5 md.) Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile

yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır.

(Ek ikinci fıkra: 11/1/2011-6099/4 md.) Avukat tarafından takip edilen işlerde, avukatın bürosunda yapılacak tebligatlar, resmî çalışma gün ve saatleri içinde yapılır.

Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icabetmedikçe bu mümessillere yapılır.) dayanılarak takip  dosyasındaki icra emrinin vekil yerine asile tebliğ olunması usulsüzdür.Mercice icra emri tebliğ işleminin iptaline karar vermek gerekirken dayanak ilam göz ardı edilerek, borçlu vekilinin icra dosyasında vekaleti olmadığından bahisle talebin reddine karar verilmesi isbetsizdir.

                        c)Hukuk Genel Kurulu Kararı: 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülmüştür.

Dava, takibin usulsüz tebligat sebebiyle iptali istemine ilişkindir. Öncelikle ; her iki tarafın da bozmaya uyulmasını istemeleri karşısında davanın ve uyuşmazlığın niteliğine göre mahkemece resen direnme kararı verilip verilemeyeceği hususunun çözümü gerekmektedir.

Davacı borçlu yanca iptali istenen takip, ilama dayalı olup, nafaka alacağına ilişkindir. Nafakaya ait hükümler aile hukuku kapsamında olup, kamusal niteliklidir. Sair taraftan, tebligatın usulüne uygunluğu hakimin resen göz önüne alması gereken kamu düzeni yanı ağır basan hususlardandır. Her iki yönüyle de tarafların uyma istemelerine karşın mahkemece resen direnme kararı verilmesi kanuni olarak mümkün görülmekle ön sorun aşılarak uyuşmazlığın sair yönünün incelenmesine geçilmiştir.

Davacı/borçlu vekili 18.10.2002 günlü dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine Akşehir 1. İcra Müdürlüğünün 2002/1283 s. dosyası ile icra takibine girişilip icra emri çıkarıldığını, ancak takibin nafaka alacağına ait olduğunu, borçlu vekili olarak tarafına çıkarılması gerektiğini, vekil ile takip edilen davalarda icra takibine geçilmesi halinde icra emri tebliğinin vekile yapılmasının zorunlu olduğunu, ancak icra dosyasında borçlu anılırken takip talebinde ve icra emrinde borçlu vekilinin ismi geçmeyip, tebligatın borçlu asile yapıldığını, bu sebeple takibin iptalini istemiştir.Davalı /alacaklı asil usulüne uygun tebliğe karşın duruşmaya gelmemiş, delil de bildirmemiştir.

Tetkik Mercii ; ” icra dosyasının tetkikinde Faruk K. (davacı) vekili olarak Av. Nimet Yaşa’nın vekaletnamesinin bulunmadığı görülmüştür. Vekaletname olmadan (borçlu) davacı Faruk K. vekili olduğunun icra müdürlüğünce bilinmesi mümkün değildir. Bu sebeple davacı(borçlu) talebinin reddine, takibin kaldığı yerden devamına karar vermek gerekmiştir.” Gerekçesiyle davacı (borçlu) tarafın icra takibinin iptali yolundaki talebin reddine, icra takibinin kaldığı yerden devamına karar vermiştir. Hüküm Özel Dairece başlıkta açıklanan sebeple bozulmuş, Tetkik Merciinin önceki kararda direnmeye ait kararı davacı vekilince temyize getirilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ; İlamda vekil olduğu belirli olan ancak ilama dayalı takipte icra dosyasında ayrıca vekaletnamesi bulunmayan borçlu vekili yerine borçlu asile icra emri tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı noktasındadır.

İlk olarak, konuyla ilgili kanuni düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

1136 sayılı Avukatlık Yasasının 171. maddesinde “Avukat, üzerine aldığı işi yasa hükümleri ve yazılı sözleşme şartlarına göre sonuna kadar takip eder.” Hükümü yer almaktadır. Nitekim takip dayanağı Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2002 tarih ve 2002/10-496 s. boşanma ve nafaka konulu ilamda da davacı/borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği görülmektedir.

Konuyla ilgili 7201 s. Tebligat Yasasının 11. maddesinde ise; “vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır.” Hükümü bulunmakta, 1136 s. Avukatlık Kanununun 41. maddesinde de “Avukatın vekaleten çekilmesi” başlığı altında açıkça “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ilişkin vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş tarih süre ile devam eder…Şu kadar ki, adli müzaharet bürosu yahut baro başkanı tarafından tayin edilen avukat, kaçınılmaz bir sebep veya haklı bir özürü olmadıkça, görevi yerine getirmekten çekinemez. Kaçınılmaz sebebin veya haklı özürün takdiri avukatı tayin eden makama aittir.” ifadesine yer verilmektedir.

Somut olaya gelince; nafaka alacağına ait ilama dayalı takipte icra emri borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği ilam kapsamından açıkça belirli olmasına karşın vekil yerine asile gönderilmiştir.

Yukarıda açıklanan bütün  kanun hükümleri karşısında icra emrinin “vekile” çıkarılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Bu açık kanuni düzenlemeler varken takip dayanağı ilam kapsamında davacı/borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği belirginken, vekil yerine asile yapılan tebligat usulsüzdür. İcra dosyasında borçlu vekilinin vekaletnamesinin bulunup bulunmaması da sonuca etkili görülmemiştir.

Bunun yanında, vekile çıkarılmış ve usule aykırı bir tebligat ta bulunmadığına, eş söyleyişle vekile hiç tebligat yapılmadığına göre “usulsüz tebliğ” ile ilgili 7201 s. Tebligat Kanununun 32. maddesinin de somut olayda uygulama yeri yoktur.

Şu durumda, sonuç olarak İcra müdürünün icra emrinin asıla çıkarılması suretiyle, anılan kanun hükümlerine aykırı işleminin varlığı açık ve vekil yerine asile yapılan bu tebligat ta usulsüzdür.

Mercice ; Hukuk Genel Kurulunca da usul ve kanuna uygun bulunan bozmaya uyularak usulsüz yapılan icra emrinin tebliğ işleminin iptal edilmesine karar vermek gerekirken aksi düşüncelerle önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Sonuç olarak davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarda ve Özel Daire kararında açıklanan gerektirici sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istem halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.07.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

                        3-Çözülmesi Gereken Hukuki Problem:

Tarafların takibin usulsüz tebligat talebiyle iptal istemine ilişkin kararın doğuluğunun Tebligat Kanunu madde11′ e ve dava dosyasında vekaletname bulunmasının gerekliliğine göre değerlendirilmesi.

                        4-Değerlendirme:

                        a)Doktrin: Ahmet Uğur Turan ‘tebligat hukuku tebligat suçları ve ilgili mevzuat’ kitabında vekili olan tarafların tebligatlarının vekile çıkarılması gerekliliğinin üzerinde durmuşdur.Ayrıca müvekkilin işin yürümesinden haberdar olması için asilede ek olarak tebligat çıkarılması gerek olduğunu fakat bunun yasal bir gereklilik taşımadığını belirtmiştir.Tebligat usulünün sık sık denetlenmesi avukatlarca araştırılması müvekkillerin lehine olacağı savunulmuştur.

Prof. Dr. Timuçin Muşul ise tebligat kanunun esas alınarak madde11in açık bir hüküm olduğunu ve bu avukatın kişinin isteği ile kendisinin görevlendirmesi veya gerekli hallerde baronun ataması ve benzeri durumların tebligat gönderiminde farklılık yaratmadığını belirtmiştir.

b)Yargıtay Kararı:Yargıtay ve Yargıtay Genel Kurulunca dava dosyası detaylı biçimde incelenmiş ve dosya ilama dayalı olup nafaka alacağına ait olduğunu ve icra dosyasında vekaletin olup olmaması tebliğin vekile yapılmasına engel teşkil etmemektedir kararını almışdır.Sonuç olarak her iki mercide yerel mahkemenin kararını bozmuştur.

c)Görüşüm:Kişisel kanaatim şudur ki; yargıtayca ve yargıtay genel kurulunca verilen karar yerinde bir karardır.Nedeni ise; icra takibinin gerekçesi ilama dayalı nafaka alacağıdır. Ortada söz konusu bir ilam olduğu için tarafın avukatın bellidir.İcra dosyasında ayrıca bir vekaletnemaye gereksinim yoktur. Bu nedenle tarafın yaptığı tebligat, tebligat kanunun 11.maddesine (VEKİLE VE KANUNİ MÜMESİLE TEBLİGAT:Madde 11 – (Değişik fıkra: 06/06/1985 – 3220/5 md.) Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır.

(Ek fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./4.mad.) Avukat tarafından takip edilen işlerde, avukatın bürosunda yapılacak tebligatlar, resmî çalışma gün ve saatleri içinde yapılır.

Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icabetmedikce bu mümessillere yapılır.) dayanılarak usulsüz hale gelmiştir. Yerel mahkeme davacının icra davasının iptal talebini icra dosyasında vekaletname olmadığı için talebin reddedilmesi isabetsizdir. İcra müdürlüğünce icra emrinin vekil yerine asile tebliğ olmasına dayanarak usulsüz olduğu görüşünü savunması yerinde olurdu. Kaldı ki yerel mahkemenin kararının isbetsiz olduğuna karar verilmesi için avukatlık kanununa dayanılmasına bile gerek yoktur. Tebligat kanunundaki hükümler yeterince açıklayıcı ve olayın gidişatı için yeterlidir.

Nitekim hukuk konusunda eğitimli bir temsilci olan avukatın tebligat usulsüzlüğü hakkında bilgi sahibi olmaması ve bu kadar fahiş bir hata yapması olası bir durum değildir. Bu nedenle karşı tarafın avukatının bu hatayı bilinçli olarak yaptığı ve davacının hukuk bilgisizliğinden yararlanmak istediği görüşündeyim. İcra müdürlüğünce de bu durumun farkedilmemesi kaldı ki yargıtayca kararın bozulmasından sonra yerel mahkemenin kararında direnmesi ilginç bir durumdur.

 

Kaynakça:

1-Turan, Ahmet Uğur; Tebligat Hukuku Tebligat Suçları ve İlgili Mevzuat,Ankara 2002

2-Muşul, Timuçin; Tebligat Hukuku,Ankara 2012

3-Kazancı benzer yargıtay kararları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir